Uluslararası kategoride proje bulunamadı!
KARPAL TÜNEL SENDROMLU HASTALARDA İNTRAOPERATİF BULGULARIN ULTRASONOGRAFİ TETKİKLERİNDEN SUPERB MİKROVASKÜLER GÖRÜNTÜLEME VE SHEAR WAVW ELASTOGRAFİ BULGULARIYLA KARŞILAŞTIRILMASI
Karpal Tünel Sendrom (KTS) Median sinir (MS)’in karpal tünelde baskı altında kalıp sinir hasarına bağlı semptomlar verdiği periferik tuzaklanma nöropatilerinden en sık olanıdır (1). KTS tanısı semptomlara, fiziksel işaretlere ve elektromyelografi (EMG)’ye dayanır (2). Her ne kadar EMG yüksek özgüllüğe sahipse de hastaların 10-20’sinde yanlış negatif sonuçlara neden olan duyarlılıkta belirgin değişkenliğe (56-85) sahiptir (3). Bu durumda Ultrasonografi (US), KTS muayenesinde yaygın olarak tercih edilmektedir. US, MS’yi görüntülerken sadece morfolojik yapısını göstermez ayrıca yapısal değişiklikler, anatomik varyasyonlar, ganglion kistleri yada tümörler gibi altta yatan/tetikleyen nedenleri de ortaya çıkarır. KTS tanısında MS’de her ne kadar farklı kesit yüzey alanı (KYA) limit değerleri rapor edilse de MS ‘de genişleme çok duyarlı ve özgül bir tanı yöntemidir (4). KTS’de MS KYA’nı EMG ile büyük ölçüde uyumlu korelasyon göstererek (duyusal sinir iletişim hızı ve distal motor sinir hızında gecikme ) daha büyük izlenir (4). US, MRG’ye göre yüzeye yakın yapılarda daha yüksek rezolüsyona sahiptir. US dinamik gözleme izin verip kontrast ajana gerek duymadan vasküler dağılımı gösterebilir. Geçmişten bugüne elle palpasyon klinisyenlerin ilgilendikleri organların durumlarını subjektif olarak gösteren bir uygulamadır. Bu uygulamanın temeli patolojik durum ile doku elastisitesi arasındaki güçlü iliişkiye dayanır. Shear wave elastografi (SWE) doku sertliği ve kalınlığını değerlendiren invaziv olmayan ucuz bir tanısal görüntüleme aracıdır. Ayrıca, gerçek zamanlı B mod görüntüleme yapabilmesi, operatör bağımlı olmaması, kantitatif ölçümler vermesi gibi diğer birçok avantajları bulunmaktadır (5). Bu özelliklerinden dolayı SWE klinik olarak etkilenmiş median siniri ve transvers karpal ligaman (TKL)’nı sağlıklı bireylerin sinir ve ligamanlarından ayırt edebilir ve bu yapıların sertlik derecesini ölçebilir. İntraoperatif değerlendirmede dikkate alınan median sinirin hiperemisi enflamasyonun göstergesidir. Enflamasyonda kan akımının artması beklenen bir bulgudur. Superb mikrovasküler görüntüleme (SMG) mikrodamarlardaki düşük hızlı akımı gösterebilen Doppler ultrasonografi yöntemidir. Düşük hızlı kan akım sinyallerini ayırt edebilir (6). Literatürde KTS tanılı hastalarda MS’in elastikiyetini SWE ile (7), kanlanmasını SMG ile (8) değerlendiren birkaç çalışma vardır. Bu çalışmalarda ölçümler fleksör retinakulum (FR) düzeyinden alınmış olup esas KTS’nin patofizyolojisinde başrolü oynayan transvers karpal ligaman (TKL) düzeyinde ölçüm gerçekleştirilmemiştir. Ayrıca bilebildiğimiz kadarıyla literatürde KTS tanılı hastalarda MS’in intraoperatif bulgularla karşılaştırarak değerlendirilen bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmanın temel amacı KTS’li bireyler ile sağlıklı gönüllülerin TKL düzeyinde ve FR proksimali düzeyinde MS’in B mod US ile kesit yüzey alanını, SMG ile kanlanmasını ve SWE ile sertliğini değerlendirip, EMG sonuçları ve intraoperatif bulgular ile birlikte karşılaştırarak erken dönem KTS, kliniği oturmuş KTS ve sağlıklı bireylerin ayrımının gerçekleştirilebilmesidir. Erken dönem kliniği bulunan KTS tanılı hastalarda destekleyici non invaziv tedaviler uygulanırken, kliniği oturmuş vakalarda operasyona gidilebilmektedir. SMG ve SWE tetkiklerinin kliniğe olan katkıları sayesinde hastaları kliniğin oturmuş olduğu geç dönemden once fark edip opere edilmelerinin önüne geçilebilir.
01.08.2020 – 23.10.2025 BARIŞ TEN, GÜLHAN OREKİCİ TEMEL, KADİR ÇEVİK, MELTEM NASS DUCE, ŞÜKRÜ HAKAN KALEAĞASI, METİN MANOUCHEHR ESKANDARİ, KAAN ESEN, YÜKSEL BALCI
De Quarvein Tenosinovit’in erken tanısında ultrasonografi tetkiklerinden superb mikrovasküler görüntüleme ve shear wave elastografinin yeri
Vakaların çoğunda De Quarvein tanısı klinik olarak konur fakat görüntüleme yöntemleri tanıyı desteklemede, İntersection Sendrom ve Wartenberg Sendrom gibi ayırıcı tanıları dışlamada kullanılır. Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) ve ultrasonografi (US) en çok kullanılan tetkiklerdir [4]. US, MRG’ye göre yüzeye yakın yapılarda daha yüksek rezolüsyona sahiptir. US dinamik gözleme izin verip kontrast ajana gerek duymadan vasküler dağılımı gösterebilir. Geçmişten bugüne elle palpasyon klinisyenlerin ilgilendikleri organların durumlarını subjektif olarak gösteren bir uygulamadır. Bu uygulamanın temeli patolojik durum ile doku elastisitesi arasındaki güçlü iliişkiye dayanır. Shear wave elastografi (SWE) doku sertliği ve kalınlığını değerlendiren invaziv olmayan ucuz bir tanısal görüntüleme aracıdır. Ayrıca, gerçek zamanlı B mod görüntüleme yapabilmesi, operatör bağımlı olmaması, kantitatif ölçümler vermesi gibi diğer birçok avantajları bulunmaktadır [5]. Bu özelliklerinden dolayı SWE klinik olarak etkilenmiş tendonları sağlıklı tendonlardan ayırt edebilir ve tendondaki sertliğin derecesini ölçebilir. Eklem yada tendon patolojilerine bağlı ağrılarda kanlanmanın önemi fazladır. Superb mikrovasküler görüntüleme (SMG) mikrodamarlardaki düşük hızlı akımı gösterebilen Doppler ultrasonografi yöntemidir. Düşük hızlı kan akım sinyallerini ayırt edebilir [6].Amaç:Literatürde SWE’nin De Quarvein Tenosinovit tanılı hastalarda APL ve EPB tendonlarının elastikiyetini değerlendiren bildiğimiz bir çalışma vardır [7]. Kas iskelet sistemi patolojilerinin tanısında SMG’nin katkılarına yönelik yakın zamanda araştırmalar yapılmaktadır [8]. Bilebildiğimiz kadarıyla literatürde De Quarvein Tenosinovit tanılı hastalarda APL ve EPB tendonlarının kanlanmasına yönelik SMG ile birlikte değerlendirilen bir çalışma bulunmamaktadır.Bu çalışmada amacımız De Quarvein Tenosinovit’li bireyler ile normal gönüllülerin el bileğinin 1. Ekstensör kompartman düzeyinde, APL ve EPB tendonlarının B mod US ile kesit yüzey alanını, SMG ile kanlanmasını ve SWE ile sertliğini değerlendirip erken dönem De Quarvein Tenosinovit , kliniği oturmuş De Quarvein Tenosinovit ve sağlıklı bireylerin ayrımının gerçekleştirilebilmesidir. Erken dönem kliniği bulunan De Quarvein Tenosinovit tanılı hastalarda destekleyici non invaziv tedaviler uygulanırken, kliniği oturmuş vakalarda operasyona gidilebilmektedir. SMG ve SWE tetkiklerinin kliniğe olan katkıları sayesinde hastaları kliniğin oturmuş olduğu geç dönemden once fark edip opere edilmelerinin önüne geçilebilir.
01.04.2020 – 23.10.2025 BARIŞ TEN, KAAN ESEN, ZEYNEL MERT ASFUROĞLU, GÜLHAN OREKİCİ TEMEL, YÜKSEL BALCI, MELTEM NASS DUCE, METİN MANOUCHEHR ESKANDARİ
ANDROGENETİK ALOPESİNİN ERKEN TANISINDA ULTRASONOGRAFİ TETKİKLERİNDEN SUPERB MİKROVASKÜLER GÖRÜNTÜLEME VE SHEAR WAVE ELASTOGRAFİNİN YERİ
Androgenetik alopesi (AGA) erkeklerde görülen en sık saç dökülmesi nedenidir. Olağan kellik, erkek tipi kellik kaybı olarak da bilinen AGA genetik olarak yatkınlığı bulunan kişilerde androjenlerin etkisiyle ortaya çıkan saç dökülmesi şeklidir [1]. İnsanlar arasındaki sosyal iletişimde saçlar oldukça önemli rol oynar. Saçlarında dökülme olan bireylerin kendilerini daha yaşlı hissettiği, sosyal ve fiziksel olarak daha çekinik kaldıkları gözlenmektedir. Dolayısıyla AGA bireyler için sanıldığından daha stresli ve beden imgesi memnuniyetini oldukça azaltan bir durumdur [2]. Bu nedenle hastalığın tedavisi için her yıl milyonlarca dolar harcanmaktadır. Hastalığın ilerleyişi ve tedavi planı açısından AGA’nın dikkatli değerlendirilmesi gereklidir. Shear wave elastografi (SWE) doku sertliği ve kalınlığını değerlendiren invaziv olmayan ucuz bir tanısal görüntüleme aracıdır [3]. Ayrıca, gerçek zamanlı B mod görüntüleme yapabilmesi, operatör bağımlı olmaması, kantitatif ölçümler vermesi gibi diğer birçok avantajları bulunmaktadır. Bu özelliklerinden dolayı SWE klinik olarak etkilenmiş deriyi sağlıklı deriden ayırt edebilir ve derideki fibrozisin derecesini ölçebilir [4]. Superb mikrovasküler görüntüleme (SMG) mikrodamarlardaki düşük hızlı akımı gösterebilen Doppler ultrasonografi yöntemidir. Düşük hızlı kan akım sinyallerini ayırt edebilir [5].Amaç:Bu çalışmada amacımız AGA’sı bulunan hastalarda deri elastikiyetini, kalınlığını ve kanlanmasını değerlendirmektir. Kesin bir yoruma varabilmek için sağlıklı gönüllülerde SWE ve SMG ile normal derinin elastikiyeti, kalınlığı ve kanlanmasının referans aralığını bulmayı amaçladık. Literatürde SWE’nin normal deri elastikiyetini [6] ve sistemik sklerozlu hastalarda fibrozisli subkutan dokunun elastikiyetini [7] değerlendiren çalışmalar vardır. Ülkemizde de SMG’nin kas iskelet sistemi [8] ve dermatolojiye [9] yönelik çalışmaları yakın zamanda gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Literatürde bildiğimiz kadarıyla Sikatrisyel Alopesiye yönelik hem SWE hem SMG ile birlikte değerlendirilen bir çalışma bulunmakta iken AGA’ya yönelik hiç çalışma bulunmamaktadır. Ayrıca skatrisyel alopesiye yönelik çalışmanın en büyük dezavantajı hastalıklı ve sağlıklı gönüllü sayısının çok düşük olmasıdır [9]. Çalışmamızda istatistiksel açıdan yeterli sayıda olgu ile birlikte AGA erken tanısı koyabilmek için hastalıklı subkutan doku ile sağlıklı subkutan dokunun birbirinden ayırt edilebilmesi bakımından kalınlık, elastikiyet ve kanlanma sınır değerleri oluşturulmaya çalışılacaktır. Subkutan dokuda elastikiyet ve kanlanma azalmasının belirgin olduğu hastalarda erken topical veya sistemik tedavinin başlanması kalıcı alopesi gelişimini önleyebilir.
01.08.2020 – 14.09.2021 KAAN ESEN, BARIŞ TEN, ÜMİT TÜRSEN, YÜKSEL BALCI, GÜLHAN OREKİCİ TEMEL, TAMER İRFAN KAYA, MUSTAFA ANIL YILMAZ
A Randomized, Double-blind, Active-controlled, Phase 3 Study Evaluating theEfficacy and Safety of ABP 959 Compared With Eculizumab in Adult Subjects With ParoxysmalNocturnal Hemoglobinuria (PNH)
OBJECTIVES:Primary Objective: The primary objective for this study is to evaluate the efficacy of ABP 959compared with that of eculizumab based on control of intravascular hemolysis.Secondary Objective: The secondary objective is to assess the safety, pharmacokinetics (PK),and immunogenicity of ABP 959 compared with that of eculizumab.STUDY DESIGN AND METHODOLOGY: This is a randomized, double-blind, active-controlled,2-period crossover study in adult subjects with PNH. Approximately 40 subjects will berandomized (1:1) to receive each investigational product (IP) in 1 of 2 sequences, eithertreatment T followed by treatment R (TR) or treatment R followed by treatment T (RT). Treatmentwill be administered over 2 periods: Period 1 will be 52 weeks in duration Period 2 will start atweek 53 with a crossover in treatment and will be 26 weeks in duration. Randomization will occurwithin 8 days before the first dose of IP administration and will be stratified by red blood cell(RBC) transfusion received within the last 12 months before randomization (yes vs no).Period 1 (week 1 to week 53):Treatment T: ABP 959 at a dose of 900 mg intravenously (IV) every 14 ± 2 days for 52 weeksTreatment R: eculizumab at a dose of 900 mg IV every 14 ± 2 days for 52 weeksPeriod 2: (week 53 to week 79)Treatment T: ABP 959 at a dose of 900 mg IV every 14 ± 2 days for 26 weeksTreatment R: eculizumab at a dose of 900 mg IV every 14 ± 2 days for 26 weeksSubjects may require dose adjustments for IP based on signs and symptoms of intravascularhemolysis, including lactate dehydrogenase (LDH) levels. Upon investigator’s determination ofresolution of symptoms, subjects should resume the 900 mg dose within the recommendeddosing schedule ie, every 14 ± 2 days. If a subject requires extended dose adjustments of IPindicating that the subject is no longer adequately responding to the treatment regimen, thesubject will be discontinued from study.Subjects will remain in the treatment phase until 14 days after the last planned dose of IP inPeriod 2 (ie, at week 79).An independent data monitoring committee (DMC) will evaluate the safety data throughout thestudy.STUDY CENTERS: Approximately 45 sites globally
28.01.2019 – 15.06.2021 BARIŞ TEN, MAHMUT BAKIR KOYUNCU, AYŞEGÜL ÖZ ÖZCAN, NUR AKAD SOYER, İBRAHİM HALİL ACAR