Uluslararası kategoride proje bulunamadı!
ALZHEİMER FARE MODELİNDE TİMOKİNONUN FERROPTOTİK HÜCRE ÖLÜMÜ MEKANİZMASI VE BİLİŞSEL SÜREÇLERDEKİ ROLÜ.

Nörodejeneratif bozukluklar, doğrudan nörodejeneratif süreçlerin bir nedeni olarak meydana gelebileceği gibi başka hücresel süreçlerin düzensizliğinin bir sonucu olarak merkezi sinir sistemindeki (CNS) hücre ölümü ile ilişkilidir (Moujalled ve ark. 2021). Bazı deneysel çalışmalar, nörodejeneratif hastalıkların, hastalığın erken evrelerinde demir dishomeostazı ile bağlantılı çok faktörlü hücresel işlev bozukluğu ile karakterize olduğuna işaret etmektedir (Ayton ve ark. 2020). Demir dishomeostazı genellikle beyin hücrelerinin farklı bölümlerinde demirin dağılımı ve birikiminin değişmesiyle ilişkilidir. Daha sonra aşırı demir yüklenmesi, reaktif oksijen türleri (ROS) üretimi yoluyla lipid peroksidasyonunu başlatarak hücrelerde oksidatif hasara neden olur (Yan ve Zhang 2020). Nörodejeneratif hastalıkların etiyolojisi multifaktöriyel olmasına rağmen, aşırı demir birikimi ve nörodejeneratif süreçlere eşlik eden reaktif demir formlarının oluşumu nörolojik hastalıkların ortak özelliği olabilir. Optimal demir homeostazı, nörotransmitter sentezi, miyelin ve mitokondriyal enerji üretimi ve diğerleri dahil olmak üzere CNS'deki çeşitli metabolik süreçler için gereklidir (Singh ve ark. 2014). Optimal demir homeostazisini sağlayan düzenleyici mekanizmalar, özellikle taşıma (ithalat ve ihracat) ve depolama, her bir CNS hücresi için spesifik ve farklıdır (Andrews ve Schmidt 2007). Mikroglia, oligodendrosit ve çoğu nöronda demir, reaktif olmayan (biyoyararlı) bir form olarak ferritinde depolanır. Substantia nigra'nın dopaminerjik nöronları, nöromelaninde demir biriktirir (reaktif olmayan bir demir formu olarak). Buna karşılık, astrositlerin kan damarlarıyla yakın bağlantıları nedeniyle demir için büyük metabolik gereksinimleri yoktur (Cheli ve ark. 2020). Bu hücreler sadece demir biriktirmekle kalmaz, aynı zamanda onun çıkışını da düzenleyerek demirin geri dönüşümünü sağlar. Ferritin ve nöromelaninde depolanan demire ek olarak, hücre içi formda kararsız demir havuzu (LIP) ...

12.01.2022 – ŞENAY GÖRÜCÜ YILMAZ, SİBEL OĞUZKAN BALCI, ŞAKİR NECAT YILMAZ, HACİ AHMET DEVECİ, HATİCE ORUÇ DEMİRBAĞ, MURAT KORKMAZ

Tamamlandı Yükseköğretim Kurumları tarafından destekli bilimsel araştırma projesi Araştırmacı

Dosetaksel ve Parikalsitolun Prostat Kanseri Hücreleri Üzerine Etkilerinin İncelenmesi

18.06.2021 – ŞAKİR NECAT YILMAZ, HATİCE ORUÇ DEMİRBAĞ

Devam Ediyor Yükseköğretim Kurumları tarafından destekli bilimsel araştırma projesi Yürütücü

Sıçanlarda Doksorubisine Bağlı Testiküler Toksisiteye Karşı Anjiotensin Reseptör Neprilisin İnhibitörü’nün Etkisinin İncelenmesi

18.06.2021 – HATİCE ORUÇ DEMİRBAĞ, EBRU BALLI, Mert Ünvan

Devam Ediyor Yükseköğretim Kurumları tarafından destekli bilimsel araştırma projesi Araştırmacı

İnsan endometriyal kanser hücre hatlarında sinapik asitin ER stres aracılı antikanser etkisinin moleküler ve elektron mikroskobik yöntemler ile araştırılması

15.09.2022 – 22.11.2024 ERCAN KURAR, CANAN EROĞLU GÜNEŞ, SEDEF AKÇAALAN, FATMA SEÇER ÇELİK, HATİCE ORUÇ DEMİRBAĞ

Tamamlandı Yükseköğretim Kurumları tarafından destekli bilimsel araştırma projesi Araştırmacı

Zeb1 + (Cfpac-1) Ve Zeb1 - (Miapaca-2) Pankreatik Kanser Hücrelerinde Vitexin'in Antimetastatik Etkilerinin Araştırılması'

Vitexin maddesinin mevcut hücre hatlarında metastaik ve apoptotik etkilerinin araştırılması

15.11.2023 – 15.05.2024 KEVSER YAŞAR, HATİCE ORUÇ DEMİRBAĞ, AHMET ATA ÖZÇİMEN

Tamamlandı -Tübitak 1002 Araştırmacı

Meme Kanseri Hücre Hattı (MCF7) Üzerine Raloksifen ve Kalsitriol Kombinasyonunun Anti-proliferatif ve Apoptotik Etkisi

Meme kanseri, kadınlar arasında en sık görülen malign tümördür. Östrojen reseptör pozitif (ER+) meme kanserleri tedavisinde nüks oranını azaltmak amacıyla kullanılan tamoksifene karşı direnç gelişebilmektedir. Bu sorunu çözebilmek ve tedavinin etkinliğini arttırmak amacıyla yeni tedavi yöntemlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Tamoksifenden daha az yan etkili bir benzotiyofen türevi olan raloksifen, östrojen reseptörüne yüksek afinite gösteren non-steroidal anti-östrojenik bir ajandır. Raloksifen postmenapozal kadınlarda osteoporozun önlenmesi ve tedavisi için kullanılmaktadır. Raloksifenin meme kanseri insidansını azaltığı bildirilmiş olmasına rağmen ER+ meme kanseri hücreleri üzerindeki anti-kanserojenik etkisi tam olarak açıklanamamıştır. D vitamininin hormonal aktif formu olan kalsitriolün anti-kanser etkinliğe sahip olduğu gösterilmiştir. Meme kanserinin önlenmesi ve tedavisinde destekleyici ajan olarak D vitamini kullanımının diğer ilaçların anti-kanser etkinliğini arttırığı gösterilmiştir. Bu bulgular, yan etkileri daha az, daha ucuz ve daha etkili yeni bir terapotik kombinasyonun geliştirilmesinin ER+ meme kanser tedavi başarısını artırabileceği ihtimalini düşünmemize neden olmuştur. Bu projenin amacı, ER+ MCF7 insan meme kanseri hücre hattı üzerine raloksifen, kalsitriol ve raloksifen+kalsitriol kombinasyon uygulamasının proliferatif, apoptotik, sitotoksik ve morfolojik etkilerini in vitro olarak araştırmaktır. Bu amaçla, kontrol, raloksifen, kalsitriol ve raloksifen+kalsitriol olmak üzere 4 grup oluşturulacaktır. Raloksifen, kalsitriol ve kombinasyon uygulamalarının ER+ MCF7 hücre hattı üzerindeki sitotoksik etkilerini göstermek amacıyla koloni formasyon testi yapılacaktır. MTT analizi ile hücre proliferasyon indeksi hesaplanacaktır. Apoptotik hücre oranları APC Annexin V kiti kullanılarak akım sitometri ile belirlenecektir. Kaspaz 3 işaretlenmesi immunofloresan mikroskop ile değerlendirilecektir. Bunlara ek olarak, hücresel düzeyde meydana gelebilecek morfolojik değişiklikler ise transmisyon elektron mikroskobu ile değerlendirilecektir. Bu projeden elde edilecek sonuçların, meme kanserinde sağkalımı arttırmak için yeni kemopreventif ajanların etki mekanizmasını ortaya çıkaracak çalışmalara ışık tutacağını düşünmekteyiz.

28.06.2021 – 26.04.2024 MERYEM İLKAY KARAGÜL, AYŞE YILDIRIM, ZEHRA DEMİRAY ASOĞLU, HATİCE ORUÇ DEMİRBAĞ

Tamamlandı Yükseköğretim Kurumları tarafından destekli bilimsel araştırma projesi Araştırmacı

ALZHEİMER FARE MODELİNDE TİMOKİNONUN FERROPTOTİK HÜCRE ÖLÜMÜ MEKANİZMASI VE BİLİŞSEL SÜREÇLERDEKİ ROLÜ.

Nörodejeneratif bozukluklar, doğrudan nörodejeneratif süreçlerin bir nedeni olarak meydana gelebileceği gibi başka hücresel süreçlerin düzensizliğinin bir sonucu olarak merkezi sinir sistemindeki (CNS) hücre ölümü ile ilişkilidir (Moujalled ve ark. 2021). Bazı deneysel çalışmalar, nörodejeneratif hastalıkların, hastalığın erken evrelerinde demir dishomeostazı ile bağlantılı çok faktörlü hücresel işlev bozukluğu ile karakterize olduğuna işaret etmektedir (Ayton ve ark. 2020). Demir dishomeostazı genellikle beyin hücrelerinin farklı bölümlerinde demirin dağılımı ve birikiminin değişmesiyle ilişkilidir. Daha sonra aşırı demir yüklenmesi, reaktif oksijen türleri (ROS) üretimi yoluyla lipid peroksidasyonunu başlatarak hücrelerde oksidatif hasara neden olur (Yan ve Zhang 2020). Nörodejeneratif hastalıkların etiyolojisi multifaktöriyel olmasına rağmen, aşırı demir birikimi ve nörodejeneratif süreçlere eşlik eden reaktif demir formlarının oluşumu nörolojik hastalıkların ortak özelliği olabilir. Optimal demir homeostazı, nörotransmitter sentezi, miyelin ve mitokondriyal enerji üretimi ve diğerleri dahil olmak üzere CNS'deki çeşitli metabolik süreçler için gereklidir (Singh ve ark. 2014). Optimal demir homeostazisini sağlayan düzenleyici mekanizmalar, özellikle taşıma (ithalat ve ihracat) ve depolama, her bir CNS hücresi için spesifik ve farklıdır (Andrews ve Schmidt 2007). Mikroglia, oligodendrosit ve çoğu nöronda demir, reaktif olmayan (biyoyararlı) bir form olarak ferritinde depolanır. Substantia nigra'nın dopaminerjik nöronları, nöromelaninde demir biriktirir (reaktif olmayan bir demir formu olarak). Buna karşılık, astrositlerin kan damarlarıyla yakın bağlantıları nedeniyle demir için büyük metabolik gereksinimleri yoktur (Cheli ve ark. 2020). Bu hücreler sadece demir biriktirmekle kalmaz, aynı zamanda onun çıkışını da düzenleyerek demirin geri dönüşümünü sağlar. Ferritin ve nöromelaninde depolanan demire ek olarak, hücre içi formda kararsız demir havuzu (LIP) ...

12.01.2022 – 16.10.2022 ŞENAY GÖRÜCÜ YILMAZ, SİBEL OĞUZKAN BALCI, ŞAKİR NECAT YILMAZ, HACİ AHMET DEVECİ, HATİCE ORUÇ DEMİRBAĞ, MURAT KORKMAZ

Tamamlandı Yükseköğretim Kurumları tarafından destekli bilimsel araştırma projesi Araştırmacı

Doksorubisin kaynaklı ovaryum hasarında kemik iliği kökenli mezenkimal kök hücrelerin PTEN/AKT/FOXO3a yolağı ve folikülogenez üzerine etkilerinin incelenmesi

Bu çalışmada, sıçan over dokusunda meydana gelen doksorubisin kaynaklı hasarın PTEN/AKT/FOXO3a sinyal yolağı üzerine olası etkilerinin incelenmesi ve tedavi amaçlı verilen kemik iliği kökenli mezenkimal kök hücrelerin aynı yolak üzerinde etkili olup olmadığının incelenmesi amaçlandı.

MERSİN ÜNİVERSİTESİ 24.11.2017 – 02.03.2020 EBRU BALLI, HATİCE ORUÇ

Tamamlandı Yükseköğretim Kurumları tarafından destekli bilimsel araştırma projesi Araştırmacı

Deneysel alkali kornea yanığında mikroRNA ekspresyon yanıtlarının değerlendirilmesi ve mezenkimal kök hücrelerin bu yanıtlar üzerindeki etkinliğinin araştırılması.

Bu deneysel çalışmada, alkali kornea yanığında mikroRNA (miRNA) ekspresyon yanıtlarının değerlendirilmesi ve mezenkimal kök hücrelerin bu yanıtlar üzerindeki etkinliğinin araştırılması amaçlanmaktadır. Kornea dokusu üç farklı hücresel tabaka ve iki ara yüzeyden oluşmaktadır epitel, Bowman tabakası, stroma, Desme membranı ve endotel. Kornea tabakaları arasındaki karşılıklı etkileşim dokunun bütünlüğünün ve fonksiyonunun sürdürülmesini sağlamaktadır. Kendi kendine yenilenebilen kornea epitel tabakasının saydamlığı ve damarsızlığı sağlıklı limbal kök hücrelerin (LKH) varlığına bağlıdır. Limbus kimyasal hasara uğradığı zaman kornea yüzeyi anormal olarak konjonktival epitel ile kaplanmakta ve sonuçta inflamasyon, yeni damarlanma, skarlaşma ile birlikte görme kaybı gelişmektedir. Son yıllarda LKH’lerin nakli yeni ve heyecan uyandıran cerrahi bir teknik olarak ortaya çıkmıştır. Yaralanma tek taraflı ise sağlam göz otolog LKH’ler için kaynak oluşturabilmektedir. Ancak bu teknik sağlam gözde LKH yetmezliğine neden olabilir. Bu yüzden göz dışı kök hücre kaynaklarının kullanımı özellikle iki taraflı yaralanmalarda potansiyel avantaj sağlayabilir. Kemik iliği ve yağ göz dışı kök hücre kaynağı olarak kullanılabilir. Son yıllarda yapılan deneysel çalışmalar mezenkimal kök hücrelerin (MKH) kimyasal kornea yanıkları sonrasındaki yara iyileşmesinde olumlu etkilerinin olduğunu göstermiştir. MKH’lerin antiinflamatuvar, antiapoptotik ve antiangiogenik etkilerinin olduğu bilinmektedir. Bu hücrelerin etkinliğine aracılık edebilecek olası moleküllerden birisi de miRNA’lardır. miRNA’lar, gen ifadesini özellikle transkripsiyon sonrası düzenleyen 17-25 nükleotid uzunluğunda, protein kodlamayan küçük RNA molekülleridir. İnsandaki genlerin 30’unun miRNA’lar tarafından düzenlendiği düşünülmektedir. miRNA’lar oküler gelişimde, homeostasisde ve çeşitli göz hastalıklarının patogenezinde önemli roller üstlenmektedir. Aynı zamanda, çeşitli oküler dokularda miRNA ekspresyon profilleri çalışılmıştır. Şu ana kadar, alkali yanık sonrasında korneal yara iyileşmesi ve miRNA’lar arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışma sayısı oldukça sınırlı kalmıştır. Ayrıca MKH’lerin kornea alkali yanığındaki miRNA yanıtları üzerindeki etkinliği henüz araştırılmamıştır. Bu çalışmada alkali yanık sonrasında kornea dokusunun miRNA yanıtı ve MKH’lerin bu yanıt üzerindeki etkinliği değerlendirilecektir. Bu yönüyle çalışma literatürde ilk olma özelliği taşımaktadır.

MERSİN ÜNİVERSİTESİ 01.04.2017 – 01.10.2018 ERDEM DİNÇ, ŞAKİR NECAT YILMAZ, AKİF HAKAN KURT, LOKMAN AYAZ, HATİCE ORUÇ

Tamamlandı -Tübitak 1001 Bursiyer

Diğer kategoride proje bulunamadı!