Uluslararası kategoride proje bulunamadı!
Ülserli Hastaların Gastrik Epitel Hücrelerinde Epidermal Büyüme Faktörünün Apoptosis ile İlişkili Genlerin Ekspresyonu Üzerine Etkisinin İn Vitro Araştırılması
–

MikroRNA miRNA Oluşum Yolağında Yer Alan Gen Polimorfizmlerinin Alkol Bağımlılığı Riski Üzerine Olası Etkilerinin Araştırılması
–

Alzheimer Hastalığı ile İlişkili Bazı miRNA mikroRNA ların İfadeleri ve Polimorfizmleri
–

İrritabl Barsak Sendromlu Hastalarda Leptin Ve Leptin Reseptör Gen Polimorfizmlerinin Araştırılması
–

Kronik Lösemilerde Folat Metabolizmasında Rol Oynayan Bazı Gen Polimorfizmlerinin Etiyopatogenetik Önemi
–

Tüberküloz Hastalarında Sitokin Gen Polimorfizmi Ve Genetik Yatkınlık
–

Vitiligo Hastalığının Patogenezinde Fetal Mikrokimerizmin Rolü
–

Polisitemia Vera Ve Esansiyel Trombositoz Hastalarında Apoptotik Yolakta Görevli Gen Polimorfizmlerinin Araştırılması
–

Behçet Hastalığında IL 18 Promotor Gen 607 C A Ve 137 G C Polimorfizmi
–

Romatoid Artritli Hastalarda Apopitozis İle İlişkili FAS 670 G A 1377 G A Ve FAS Ligand 844 T C IVS2nt 124 A T Gen Polimorfizmlerinin Hastalığa Duyarlılık Ve Hastalık Şiddeti İle İlişkisi
–

Tekrarlayan Gebelik Kayıplarında Death Receptor 4 Dr 4 TRAIL R1 Gen Polimorfizmlerinin Araştırılması
–

Non-spesifik Serebral Ak Madde Lezyonu olan Migren Hastalarında MikroRNA Düzeylerinin Değerlendirilmesi
Non-spesifik serebral ak madde lezyonlarının patofizyolojisini anlamak amacıyla inflamatuar ağrı yolağında ve endotelyal disfonksiyonla ilişkilendirilen migren hastalığı ile de ilişkili olduğu daha önceki çalışmalarda gösterilen miRNA 22, miRNA 24, miRNA 30 a, miRNA-96, miRNA 155, miRNA34q-5p ve Let 7 moleküllerinin serumdaki düzeyleri incelenecektir. Baş ağrısı şikâyeti ile Tarsus Devlet Hastanesi nöroloji polikliniğine başvuran hastalar arasından nöroloji uzmanı tarafınca değerlendirilip Uluslararası Baş ağrısı Derneği Migren Tanı Kriterlerine göre Migren tanısı alan hastaların serum örnekleri kullanılarak miRNA düzeyleri incelenecektir. Serebral ak madde lezyonu olan ve olmayan migren hastaları ile sağlıklı gönüllülerden toplanan kan örneklerinden elde edilen miRNA düzeyleri arasındaki fark incelenecektir. Serebral ak madde lezyonu olan hastalar ve olmayan hastaların kan örnekleri ile sağlıklı gönüllülerin kan örneklerindeki miRNA ekspresyon düzeyleri karşılaştırılacaktır. Çalışmadan kullanılan miRNA molekülleri arasından ideal bir biyobelirteç olarak aranan özelliklere uygun bir miRNA olup olmadığı değerlendirilecektir. Ayrıca hastalığın patofizyolojisinin anlaşılmasında ve hedef ilaç moleküllerinin geliştirilmesinde literatüre katkı sağlanmış olunacaktır.
19.06.2023 – MEHMET EMİN ERDAL, MÜMÜNE BOZDAĞ

Akciğer Adenokarsinom ve Skuamöz Hücreli Karsinomda Bazı UBE2 Gen Ekspresyon Düzeylerinin Araştırılması
Bu tez çalışması kapsamında Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri türlerinden Adenokarsinom ve Skuamöz Hücreli Karsinom tanısı konulmuş bireylere ait doku örnekleri üzerinden bazı UBE2 genlerin (UBE2A, UBE2C, UBE2I, UBE2F, UBE2S) ekspresyon düzeyleri araştırılacaktır. Elde edilen sonuçlar ışığında akciğer kanseri ile UBE2 gen ekspresyon düzeyleri arasındaki ilişki hakkında araştırılması amaçlanmaktadır.
17.05.2021 – MEHMET EMİN ERDAL, OSAMA ASVAD

Kutanöz Malign Melanomda Bazı Onkogen ve Tümor Baskılayıcı Genlerin Ekspresyon Düzeylerinin Araştırılması
Kutanöz malign melanom (MM) insidansı en hızlı artan kanser türlerinden biridir ve deri kanserlerine bağlı ölümlerin önde gelen nedenidir. Melanosit hücrelerinden köken alan melanomalar, hücresel olduğu kadar moleküler düzeyde de farklılaşmakta ve bu durum terapi yaklaşımlarını etkilemektedir. Oluşumu ve ilerlemesinde MAPK (RAS-RAF-MEK-ERK) başta olmak üzere, PI3K, CDK4/6-p16 gibi sinyal yolakları rol oynar. Melanomanın iyi tanımlanmış mutasyonları BRAF, KIT ve NRAS’ın onkojenik formlarının ifadesini ve PTEN, p53 ve p16INK4a gibi tümör baskılayan genlerin kaybını içerir. Bu çalışmada, kutanöz malign melanom tanısı almış hastaların cilt doku örneklerinde malign melanoma ile ilişkili olduğu düşünülen bazı genlerin (NOTCH2, ABCB5, HAGE (DDX43), NRAS, CDKN2A, CTNNB1, MYC, Bcl-2) ekspresyon seviyeleri belirlenerek kutanöz malign melanomun prognostik biyobelirteçleri olarak potansiyel rollerini araştırmak amaçlanmaktadır. Bu sebeple yapılacak olan moleküler analizlerin, kutanöz malign melanomdaki biyolojik davranış ve moleküler etyopatogenezi daha iyi aydınlatılması ile histoloji ile biyolojik davranış uyumsuzluğunun nedenlerini de ortaya çıkarmada yol gösterici olacaktır.
08.06.2020 – MEHMET EMİN ERDAL, ÖZNUR BUCAK

Çocukluk Çağı İnflamatuvar Barsak Hastalığında Serotonerjik Sistemle İlişkili mRNA, miRNA ve lncRNA’ların Ekspresyon Düzeylerinin Araştırılması
İnflamatuar barsak hastalığı (İBH), hem pediatrik hem de erişkin hastaları etkileyen, dünya genelinde artan insidansla birlikte gastrointestinal sistemin idiopatik, kronik ve tekrarlayan enflamatuar durumlarının bir grubudur. En yaygın bilinen IBD tipleri Crohn hastalığı (CH) ve ülseratif kolittir (ÜK). İBH hastalarının %25'i çocukluk döneminde ortaya çıkar ve erişkin başlangıçlı İBH'ye kıyasla anlamlı derecede daha fazla hastalık derecesi, şiddeti ve daha kötü progresyonu vardır. Her ne kadar İBH'nin patofizyolojik mekanizmaları sadece kısmen anlaşılmış olsa da, son gelişmeler bakteri, gen ve konakçı immün yanıtları için kilit rollere sahiptir. İBH’nin patogenetik mekanizmalarını anlamak ve tanısal tedavi araçlarını geliştirmek için büyük ihtiyaç vardır. Son kanıtlar, değişmiş serotonin sinyalinin özellikle İBH gibi birçok yaygın gastrointestinal hastalığın patofizyolojisinde temel bir rol oynayabileceğini göstermektedir. Barsak lümenindeki bakterilerin serotonin sentezini ve enterokromaffin hücreleri tarafından salınmasını etkilediği şu an açıktır. Ayrıca, serotonin, serotonin reseptörlerinin aktivasyonu ile bağırsak mukozasında hem pro-inflamatuvar hem de anti-inflamatuvar sinyal molekülü olarak işlev görebilmektedir (sırasıyla 5‑HT7 ve 5‑HT4 reseptörleri). İnsan ve çalışmalarından elde edilen veriler inflamasyonun mukozal serotonin sinyalinin çeşitli yönlerinde değişikliklere yol açtığını göstermektedir. Her ne kadar bazı tutarsızlıklar olsa da, serotonin içeriği, serotonin salınımı ve serotonin geri alım değişikliklerinin bazıları İBH olan hastalarda belirtilmiştir. Serotoninin İBH patogenezindeki rolünü aydınlatmak amacıyla, bu çalışmada, pediatrik İBH hastalarının kolon biyopsileri ve kan numunelerinden serotonerjik sistem ile ilişkili mRNA’lar, miRNA'lar ve lncRNA'ların ekspresyon profili Real-time PCR kullanılarak gerçekleştirilecektir. Bu çalışmanın sonuçları, İBH patogenezinin altında yatan moleküler mekanizmaların anlaşılmasına katkıda bulunacak ve klinik olarak ilgili parametrelerle IBD'de yeni aday RNA transkripsiyonel biyobelirteçlerinin tanımlanmasını sağlayacaktır.
01.04.2019 – MEHMET EMİN ERDAL, MEHMET TUĞHAN KIZILTUĞ

Amniyositlerin, Histon ve Hücre Sinyal Yolakları Modifikasyonu ile Kimyasal Olarak Yeniden Programlanma Kapasitelerinin İncelenmesi.
Rejeneratif tıp uygulamaları için somatik hücrelerin yeniden programlanarak iPSC’lerin (indüklenmiş-Pluripotent Kök Hücre, induced-Pluripotent Stem Cells) oluşturulması amacıyla kimyasal programlama stratejileri son yıllarda büyük bir ivmeyle artmaktadır. Ancak hem kullanılan hücre tipi, hem de uygulanacak kimyasal kombinasyonu hücre yeniden programlama etkinlik ve güvenilirliğini değiştirmekte, bu nedenle de uygun hücre tipi ve kimyasal kombinasyonunun belirlenmesi için çalışmalar sürmektedir. Farklılaşma aşamalarını tam olarak tamamlamamış ve primitif formda olan amniyositler ise iPSC oluşturmada elverişli bir aday olarak durmaktadır. Önerilen bu projede, histon ve hücre sinyal yolaklarının modifikasyonuna neden olan kimyasal maddeler (inhibitörler) ile amniyositlerin yeniden programlanma kapasiteleri pluripotentlik belirteçlerinin ekspresyon değişimleri kullanılarak incelenecektir. Ayrıca amniyositlerin kimyasal olarak yeniden programlanma kapasiteleri de in-vitro olarak incelenerek potansiyel rejeneratif tıp uygulamaları için amniyosit tabanlı iPSC oluşturulabilirliği araştırılacaktır. Amniyositlerin yeniden programlaması için, literatürde pluripotentlik ve iPSC oluşumunda etkisi bireysel ya da kombinasyon şeklinde incelenen ve amniyosit gibi mezenşimal kök hücre özelliği gösteren hücre tiplerinde kullanılabilecek 5 farklı kimyasal molekül (histon deasetilaz inhibitörü “Valproik Asit”, MEK/Erk inhibitörü “PD0325901”, TGF-β reseptör inhibitörü “SB431542”, GSK-3β inhibitörü “CHIR99021” ve Rock inhibitörü “Thiazovivin”) kullanılacaktır. Sonuç olarak bu proje ile, allogenik hücresel tedaviler için son derece uygun bir hücre tipi adayı olan amniyositler kullanılarak hücre yeniden programlanmasının bilinen diğer metodlara oranla daha güvenilir olan kimyasallarla yapılabilirliği araştırılacak ve elde edilecek bulgular hem kök hücre dinamiklerinin anlaşılmasına yönelik literatüre katkı sağlayacak, hem de potansiyel uygulamalar için temel oluşturacaktır.
01.06.2018 – MURAT ÇOKAKLI, MEHMET EMİN ERDAL

Psikotik Bozukluklarda DICER1, DROSHA ve XPO5 Genlerinin Ekspresyon Düzeylerinin ve Polimorfizmlerinin Araştırılması.
Psikotik Bozukluklarda DICER1, DROSHA ve XPO5 Genlerinin Ekspresyon Düzeylerinin ve Polimorfizmlerinin Araştırılması.
MERSİN ÜNİVERSİTESİ 02.01.2018 – MEHMET EMİN ERDAL, Merve Kayış

Orak Hücreli Anemi Hastalarında Hemoglobin F Oranının Artmasında Etkili Olduğu Düşünülen miRNA Ekspresyon Düzeylerinin Araştırılması
MERSİN ÜNİVERSİTESİ 29.12.2015 –

Miyeloid Hematolojik Malignensilerde miRNA Oluşum Yolağındaki Genlerin Ekspresyon Düzeylerinin Araştırılması
MERSİN ÜNİVERSİTESİ 01.07.2015 –

Vitiligo hastalarında melanogenez ile ilişkili bazı miRNA ekspresyon düzeylerinin araştırılması
01.07.2015 – ÖZLEM İZCİ AY, GURBET DOĞRU ÖZDEMİR, MEHMET EMİN ERDAL, ÜMİT TÜRSEN

KÜME BAŞ AĞRISI OLAN HASTALARDA CACNA1A, HCRTR2, F2RL1 GEN EKSPRESYON DÜZEYLERİNİN ARAŞTIRILMASI
Küme baş ağrısı, bilinen en şiddetli primer baş ağrısı biçimidir; genellikle küme dönemlerinde şiddetli, tek taraflı baş ağrısı atakları görülür. Hastalığın ailevi olarak ortaya çıkışı genetik ilişkiyi göstermektedir. Bu çalışmada küme baş ağrısının genetik özelliğine odaklanılmış olup, Calcium Voltage Gated Channel Subunit Alpha1 A(CACNA1A), Hypocretin Receptor 2 (HCRTR2) ve F2R Like Trypsin Receptor 1 (F2RL1) geni çalışılacaktır. Küme baş ağrısının semptomlarından ve şimdiye kadar bilinen fizyopatolojik özelliklerinden yol çıkarak bu genlerle ilişkisinin olabileceği düşünülmektedir. Çalışmamızda küme baş ağrısı tanısı konmuş bireylerden ve sağlıklı bireylerden alınan kan örneklerinde trizol RNA ekstraksiyon yöntemi kullanılacaktır. Elde edilen RNA’lardan cDNA sentezi yapılarak, Real Time PCR ile CACNA1A, HCRTR2, F2RL1 genlerini karşılaştırmalı CT yöntemi (ΔΔCT) kullanılarak ekspresyon çalışması yapılacaktır. Daha sonra ilgili genlerinin ekspresyon düzeyleri araştırılacak ve çalışma sonucunda küme baş ağrısının bu genlerle ilişkisi değerlendirilecektir.
01.08.2019 – 01.02.2021 MEHMET EMİN ERDAL, EDA SİVEREK

Tiroid Kanserlerinde miRNA Oluşum Yolağındaki Genlerin Ekspresyon Düzeylerinin Araştırılması
Tiroid kanseri en sık görülen endokrin kanserdir ve dünya çapında sıklığı giderek artmaktadır. Genel olarak papiller,foliküler, medüller,anaplastik tiroid kanseri olarak ayrımlanmıştır. Tiroid kanserleri tiroid dokusunun epitelyel ve non-epitelyel kısımlarından gelişir. Tiroid foliküler epitelinden papiller, foliküler ve anaplastik kanserler köken alır. Medullar tiroid kanseri ise non epitelyal kısımdan köken alır. Bireylerin yaşam kalitesini bozan tümörün kanserleşme süreci tiroid kanserinin bazı alt tiplerinde (örneğin papiller tiroid kanseri) 30 yılı bile bulabilirken, bazı alt tiplerinde (örneğin anaplastik tiroid kanseri) çok daha kısa sürede ilerlemekte ve mortaliteye sebep olabilmektedir. Bu yüzden her bir kanser olgusunda özgün moleküler genetik değişikliklerin neler olduğu öncelikle belirlenmelidir. Ancak bu durumda kanser subtiplemesi doğru yapılabilir ve bu doğrultuda hastanın doğru ve etkin tedavi alması sağlanabilir.Ayrıca diferansiye tiroid kanserlerinin dediferansiasyonunda rol oynayabilecek moleküler mekanizmaların ve genetik işleyişin tespit edilip, değerlendirilmesiyle tümörün proliferasyonu üzerinde öngörülerde bulunulabilecektir. Çalışmamızda bu noktada, hücrede gen ifadesinin düzenlenmesinde görev yapan ve tüm gelişimsel, farklılaşma, fizyolojik fonksiyonlarda rol alan miRNA ların, oluşum yolağındaki genler olan DİCER1, DROSHA, AGO1, DGCR8, TARBP2 genlerinin tiroid tümör dokularındaki ekspresyon düzeylerini araştıracağız. Araştıma neticesinde ekspresyon düzeylerindeki farklılıklar ile tiroid kanser dokularının ilişkilendirmesini yapılabilecektir. Bu sayede tiroid kanseri patogenezinin daha iyi anlaşılmasını sağlayabilecek genetik tarama için geniş bir veri elde edilebilecektir.
22.11.2019 – 22.11.2020 MEHMET EMİN ERDAL, SİBEL ÖZALP

Adenokarsinom ve Skuamöz Hücreli Karsinom Tanılı Akciğer Kanseri Hastalarında Bazı Pluripotensi Belirteçlerinin Ekspresyon Düzeylerinin Araştırılması
En genel tanımıyla kontrolsüz hücre bölünmesi olarak özetleyebileceğimiz kanser; çok fazla sayıda çeşidi olan, kişinin yaşam standartlarını olumsuz yönde etkileyen ve hatta tedavi edilememesi durumunda kişiyi ölüme dahi sürükleyebilecek, günümüzün en yaygın ve tehlikeli sağlık sorunlarından biridir. Dünya genelinde en sık karşılaşılan kanser türleri sıralandığında, akciğer kanseri ilk sıralarda yer almaktadır. Akciğer kanseri, kanser hücrelerinin mikroskop altındaki görünümüne dayanarak genel olarak iki ana tiple sınıflandırılabilir. Bunlar Küçük Hücreli Akciğer Kanseri (KHAK) ve Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri (KHDAK) olarak adlandırılır. Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri de kendi içerisinde Adenokarsinom, Skuamöz Hücreli Karsinom ve Büyük Hücreli Akciğer Kanseri olmak üzere üç farklı gruba ayrılmıştır. Sigara kullanımı, hava kirliliği gibi çevresel etkenlerin yanı sıra akciğer kanserinde de genetik faktörler göz ardı edilmemelidir. K‑ RAS, EGFR, B-RAF klinikte akciğer kanseri için rutin olarak araştırılan genlerdir. Ancak son yıllarda kanser genetiğinin aydınlatılması üzerine yapılmış olan çalışmalara baktığımızda, kanser kök hücreleri ve çeşitli pluripotensi faktörleri üzerinde durulmaya başlandığına şahit olmaktayız. Kanser kök hücreleri; kendi kendini yenileme, farklılaşma ve tümörijenite özelliğine sahip olan tümörler içindeki hücrelerin küçük bir alt popülasyonudur. OCT-4, SOX2, NANOG, KLF4 ve c-MYC pluripotensi belirteci olarak çalışan ve embriyonik kök hücrenin kendini yenilemesine aracılık eden transkripsiyon faktörleridir. Genellikle birçok kötü huylu tümörde eksprese olduğu da bulunan bu belirteçlerin ekspresyon düzeyleri tez çalışmasında akciğer kanserli bireylerde araştırılacaktır. Elde edilen sonuçlar ışığında akciğer kanseri ile pluripotensi belirteçleri arasındaki ilişki hakkında fikir sahibi olmak amaçlanmaktadır. Kısacası pluripotensiden sorumlu transkripsiyon faktörlerinin tümör oluşumunu indüklemek, kanserin sürdürülmesine katkı sağlamak ve metastaz, lenf düğümü istilası gibi özellikler kazanmasında rol oynamak gibi birçok farklı etkisi vardır. Bu etkilerin daha detaylı bir şekilde aydınlatılması bize kanserin hem oluşumunu anlamak hem de tedavisi üzerine yeni teknikler gelişmede yol gösterici olacaktır.
22.11.2019 – 22.11.2020 MEHMET EMİN ERDAL, İREM YELESER

Deri Dokusunda İnsizyon Yarası Oluşturulmuş Sıçanlarda (Rattus norvegicus) Yara İyileşmesiyle İlişkili Bazı mikroRNA Ekspresyon Düzeylerinin Analizi
Bir yara bölgesinde enfeksiyonu önlemek için inflamasyon oluşur. Yara iyileşme sürecinin patolojileri; kronik yaralar ve yara izleridir. Bunlar yanlış yönlendirilmiş inflamasyondan kaynaklanır. MikroRNA'lar (miRNA'lar) inflamatuar yanıtın ve doku onarımının kilit düzenleyicileridir. MikroRNA'lar (miRNA'lar) hedef mRNA'ların translasyonel işlenmesiyle hareket eder. Yara iyileşmesi ile ilişkili çeşitli miRNA'lar tanımlanmıştır. Yaraların yaşam kalitesi üzerindeki etkilerini en aza indirmek için yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi çok önemlidir. Normal ve kronik yara iyileşmesinde etkili olan hücresel ve moleküler olayların tanımlanması bu nedenle önemlidir. Bu tezde Wistar-Albino (3-4 aylık) erkek (180–240 g) sıçanlar kullanıldı (6 adet sağlıklı sıçan ve 6 adet insüzyon yarası oluşturulmuş sıçan). Bu sıçanların deri dokusu numunelerinde, yara onarımında rol alan büyüme faktörleri [Tgfa (Transforming growth factor alpha), Tnf (Tumor necrosis factor), Vegfa (Vascular endothelial growth factor A)] ve transkripsiyon faktörleri [Nfe2 (Nuclear factor, erythroid derived 2),Nfe2l2 (Nuclear factor, erythroid 2-like 2), Nfkb1 (Nuclear factor of kappa light polypeptide gene enhancer in B-cells 1)] için genleri hedefleyen belirli mikroRNA'ların (miR-148a-3p, miR-181a-5p, miR-195-5p, miR-15a-5p, miR-361-5p,miR-144-3p, miR-299a-5p) ekspresyon seviyeleri analiz edilecektir.
22.11.2019 – 22.11.2020 MEHMET EMİN ERDAL, BUKET KALFA

AKCİĞER ADENOKANSERLERDE WNT SİNYAL YOLAĞININ ROLÜ'
30.05.2019 – 30.05.2020 ARİFE ZEYBEK, MEHMET EMİN ERDAL, MEHMET TUĞHAN KIZILTUĞ, NECDET ÖZ, LEYLA TEKİN, KÜRŞAD TOSUN, SERDAR KALEMCİ

Orak Hücreli Anemi Hastalarında Hemoglobin F Oranının Artmasında Etkili Olduğu Düşünülen miRNA Ekspresyon Düzeylerinin Araştırılması
Orak hücreli anemi akut hastalık ve ilerleyici organ hasarı ile ilişkili bir multisistem hastalığıdır. Dünya genelinde en sık görülen şiddetli tek gen hastalığıdır. Pauling ve arkadaşları orak hemoglobinlerin (HbS) elektroforetik anormalliklerini taımladılar ve 1949 yılında moleküler hastalık terimi ortaya atılmıştır. Hemoglobin S, β-globin geninin 17. nukleotidinde timin yerine adenin bazının gelmesiyle meydana gelen mutasyon sonucu oluşur. Mutasyon, β-globin zincirinde 6. aminoasitin glutamik asitten valin aminoasidine dönüşmesine sebep olur. Bu mutasyon, iki hemoglobin molekülünün β1 ve β2 zincirlerinin bağlanması ile sonuçlanarak deoksijenlenmiş bir hidrofobik motif oluşturur ve deoksijenlenmiş HbS tetramer bir hidrofobik motifi oluşturur. HbS polimerizasyonunun oranı ve derecesi hastalığın şiddetini belirler. Bu durum hücre içi HbS ya da fetal hemoglobin konsantrasyonun, α-talasemideki HbF’nin koruyucu etkisinde olduğu gibi genetik faktörlerin ko-kalıtımı ile örneklenmiştir. HbF, 2 erişkin α-globin peptidi ve 2 fetal β-globin polipeptidinden oluşan bir tetramerdir. Gebelik sırasında duplike γ- globin genleri, β-globin kümede transkripsiyonu baskın olan genleri oluşturur. Doğumdan sonra erişkin globin genleri “fetal dönüşüm” olarak ifade edilen bir süreçle γ- globinin yerini alır. Bu dönüşümden sorumlu olan moleküler mekanizma büyük oranda belirsiz durumdadır. HbF yetişkin hücrelerde bulunan toplam hemoglobinde azınlık olarak bulunmasına rağmen, HbF ekspresyonu kimyasal bileşikler ile uyarılabilir. Örneğin hidroksiüre, çoğunlukla kararsız, mutant yetişkin hemoglobin (HbS) zararlı etkilerini iyileştirmek amacıyla HbF düzeyleri yükseltmek için orak hücreli anemisi olan hastalarda kullanılmaktadır. MikroRNA’lar (miRNA ya da miR) küçük, 19-25 nukleotid uzunluğunda kodlanmayan RNA’lardır. miRNA’lar mRNA’ları diziye özgü bir şekilde hedef alarak translasyonel baskılamayı ya da yıkımı uyarır. İnsanlarda miRNA’lar eritropoez sırasında granülositler, monositler, lenfositler, trombositler ve kırmızı kan hücrelerinde tespit edilmiştir. Kırmızı kan hücrelerinde 200’den fazla miRNA tespit edilmiştir. HbF'ten yetişkin hemoglobine dönüşümünü düzenlediği kabul edilen genlerin, miRNA'lar aracığıyla baskılanabileceği varsayılmaktadır. Çalışmamızda hemolobin S’ in hemoglobin F’e dönüşünümde etkili olduğu düşünülen miRNA’ların ekpresyon düzeylerini araştırmayı amaçlamaktayız. Fetal hemoglobinden yetişkin hemoglobine dönüşümünde anahtar rol yollarının geliştirilmiş bir anlayışı ile , orak hücreli anemi gibi yaygın hemoglobin bozukluklarında yeni tedavi hedefi olarak ortaya çıkabilecektir.
04.01.2016 – 04.01.2019 ÖZLEM İZCİ AY, ÜMİT KARAKAŞ, MEHMET EMİN ERDAL, ANIL TOMBAK

Psikotik Bozukluklarda DICER1, DROSHA ve XPO5 Genlerinin Ekspresyon Düzeylerinin ve Polimorfizmlerinin Araştırılması.
Psikotik bozukluk bir grup nöropsikiyatrik hastalığın ortak adıdır. Psikotik bozukluklar kişinin gerçeklikten koptuğu, düşünce biçiminin bozulduğu, gerçekdışı düşüncelerin oluştuğu, içe kapanmanın görüldüğü, kişinin sosyal yaşamını ve ilişkilerini kötü etkileyen hastalıklardır. Psikotik bozuklukların multifaktöriyel kalıtımı hastalığın moleküler temelinin anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle psikotik bozuklukların moleküler etiyolojisinin aydınlatılması ile ilgili çalışmaların ilgi odağı, farklı ve yeni bir alan olan miRNA ve miRNA aracılı moleküler çalışmalara yönelmiştir. miRNA’lar küçük kodlanmayan RNA molekülleridir ve gen ifadesinin translasyonal düzenlenmesinde rol aldığı düşünülmektedir. miRNA oluşum yolağındaki genlerin ekspresyon değişimleri, hedef protein seviyesinin ekspresyon düzeyini değiştirerek, çeşitli psikotik bozuklukların oluşmasına neden olabileceği bildirilmektedir. Bu projede miRNA oluşum yolağında yer alan DICER1, DROSHA ve XPO5 genlerinin ekspresyonları ve polimorfizmleri ile psikotik bozukluk arasında ilişki olup olmadığı Real-Time PCR ile kantitatif analiz yapılarak araştırılacaktır. Çalışmaya hasta grubundan 105, kontrol grubundan 105 olmak üzere toplam 210 birey dahil edilecektir. Seçilen miRNA oluşum yolağındaki DICER1, DROSHA ve XPO5 genlerinin ekspresyon düzeyleri Real-time PCR’da karşılaştırmalı CT yöntemi kullanılarak analiz edilecek ayrıca bu genlerin bazı polimorfizmlerine ait genotip ve allel dağılımları belirlenecektir. Elde edilecek sonuçların psikotik bozuklukların moleküler temelinin aydınlatılmasında katkıda bulunacağı düşünülmektedir.
02.01.2018 – 02.01.2019 MEHMET EMİN ERDAL, MERVE KAYIŞ

Erişkin Olfaktör Nörogenezinde DnaMetilasyon Ve Demetilasyon Dinamiklerinin Olası Rolü
MERSİN ÜNİVERSİTESİ 01.11.2014 – 19.11.2018 ŞAKİR NECAT YILMAZ, MUSTAFA ERTAN AY, NAİL CAN ÖZTÜRK, İSMAİL YAĞMURHAN GİLAN, MEHMET TUĞHAN KIZILTUĞ, MEHMET EMİN ERDAL

İki Uçlu Duygudurum Bozukluğu Olgularında Serotonin ve Dopamin İlişkili Bazı miRNA Ekspresyon Düzeylerinin Araştırılması
17.01.2013 – 28.08.2018 MEHMET EMİN ERDAL, SEVİNÇ TEKİN

Miyeloid Hematolojik Malignensilerde miRNA Oluşum Yolağındaki Genlerin Ekspresyon Düzeylerinin Araştırılması
Hematolojik malignensiler, kemik iliği veya lenfatik sistemden köken alan kan kanserleri için kullanılan ortak bir terimdir. 3 major grup vardır: Lösemi, Lenfoma ve Plasma Hücre Neoplazileri. Kronik Myeloid Lösemi(KML), Kronik Lenfositik Lösemi (CLL), Akut Miyeloid Lösemi (AML), Akut Lenfositik Lösemi (ALL), Myelodisplastik Sendrom (MDS), Multiple Myelomlar ve lenfomalar bu grup içerisinde yer almaktadır. Hematolojik malignensilerin nedeni hala tam olarak anlaşılmış değildir. Son zamanlarda yapılan çalışmalar, miRNA’ların normal hematopoezin düzenlenmesinde rol aldığını göstermiştir. Örneğin;, granülopoezi düzenlerken, miR-221 ve miR-222 eritropoezi kontrol etmektedir. Bunun yanısıra miR-146, miR-150 ve miR-181, B-lenfosit oluşumunu indüklemektedir. Bu miRNA’ların ekspresyonunda meydana gelen anomaliler, AML gibi hematolojik malignensilerin oluşumuna aracılık etmektedir. AML hastalarındaki miRNA disregülasyonu, çoğunlukla transkripsiyonel veya post transkripsiyonel düzenlemelerde meydana gelen değişimlerden kaynaklanmaktadır. Dahası, miRNA’lar DICER ve DROSHA’yı da içeren çok basamaklı süreçte post-transkripsiyonel olarak işlenirler ve her biri birçok sinyal molekülü ve RNA-bağlı proteinlerle düzenlenirler. Bu nedenle myeloid hematolojik malignensilerde miRNA’ların kompleks regülasyonlarının anlaşılması yeni tedavi yöntemleri sunacaktır. Burdan yola çıkarak miRNA biyogenez yolağındaki genlerden DICER, DROSHA, XPO5, DGCR8, TARP2, AGO1 ve AGO2 genlerinin ekspresyon düzeyindeki değişimleri ile myeloid hematolojik malignensi karsinogenezi arasındaki olası ilişki araştırılacaktır.
01.07.2015 – 01.07.2018 MUSTAFA ERTAN AY, KENAN ÇEVİK, MEHMET EMİN ERDAL, ANIL TOMBAK

Vitiligo hastalarında melanogenez ile ilişkili bazı miRNA ekspresyon düzeylerinin araştırılması
Vitiligo, deriye renk veren melanositlerin fonksiyon kaybı sonucu deride renk açılması ile karakterize kronik seyirli bir depigmentasyon bozukluğudur. Vitiligonun dünyada insidansı %0.1-2 oranları arasında görülür. Her iki cinste hastalıktan eşit olarak ve her yaşta etkilenir. Vitiligonun etiyolojisi tam olarak bilinmemektedir. Melanosit kaybını açıklamak için birkaç hipotez ortaya atılmıştır. Hastalığın patogenezini açıklamada en yaygın olarak bilinenler ;otoimmünite, sitotoksik teori, oksidant-antioksidant teori, viral teori, büyüme faktörleri, biyokimyasal teori, nöral ve genetik teoridir generalize ve fokal-nondermatomal vtiligoda en yaygın kabul gören teori otoimmünitedir. miRNA’lar, hedef mRNA’ların translasyonlel inhibisyonu ve postranskripsiyonel düzeyde degredasyonunu sağlayan kodlanmayan küçük RNA’ların bir sınıfıdır. Yapılan çalışmalar miRNA’ların serum ve plazmada reserve oldukları, otoimmünitenin oluşmasında ve immün hücrelerinin gelişiminde rol aldığı gösterilmiştir. günümüzde miRNA’ların bir hastalığın tahmininde, tanısında, prognozu ve tedaviye yanıtta bir belirteç olabileceği gösterilmiştir. Bu çalışmadaki amacımız melanin oluşum mekanizmasında görevli genlere ait miRNA ‘ların ekspresyon düzeylerinin araştırılmasıdır.
01.07.2015 – 01.07.2018 ÖZLEM İZCİ AY, GURBET DOĞRU ÖZDEMİR, ÜMİT TÜRSEN, MEHMET EMİN ERDAL

AKCİĞER ADENOKARSİNOM GELİŞİMİNDE VE KLİNİKOPATOLOJİK PROGNOZUNDA MikroRNA’LARIN ROLÜ
akciğer adenokarsinomalrında rol oynayan miRNA ların saptanması
01.09.2016 – 01.09.2017 ARİFE ZEYBEK, SERDAR KALEMCİ, MEHMET EMİN ERDAL, LEYLA TEKİN, MEHMET TUĞHAN KIZILTUĞ, Necdet Öz, Mustafa Tunç

İn Vitro Fertilizasyon programına alınan implantasyon başarısızlığı olan endometriozisli hastaların ve açıklanamayan infertil hastaların mid sekretuar endometriyumunda kalsiyum metabolizmasında işlev gören proteinlerin ekspresyonunun incelenmesi
MERSİN ÜNİVERSİTESİ 01.07.2015 – 08.08.2016

Alzheimer Hastası Bireylerde Bazı MikroRNA ların Ekspresyonlarının Araştırılması
01.07.2015 – 18.07.2016 MEHMET EMİN ERDAL, MEHMET TUĞHAN KIZILTUĞ

İn Vitro Fertilizasyon programına alınan implantasyon başarısızlığı olan endometriozisli hastaların ve açıklanamayan infertil hastaların mid-sekretuar endometriyumunda kalsiyum metabolizmasında işlev gören proteinlerin ekspresyonunun incelenmesi
İnfertilite, bayanlarda bir yıl süre ile korunmadan düzenli cinsel ilişki sonrasında gebe kalamaması olarak tanımlanmaktadır. Endometriozis üreme çağındaki kadınlar arasında yaygın bir hastalıktır. Endometriozis, endometriyum benzeri dokunun (endometrial bez ve stroma) uterus dışında bulunması olarak tanımlanmaktadır. Endometriozisli hastalarda embriyo implantasyonunda azalma, kötü embriyo kalitesi ve ovulasyon bozuklukları infertilite nedeni olarak görülmektedir. Nedeni açıklanamayan infertilite, ovulasyon testleri, tubal açıklık ve semen analizi gibi normal olan çiftlere standart değerlendirme metodları ile yapılan bir teşhistir. Açıklanmayan infertilitenin potansiyel nedenleri endokrinolojik denge, immünoloji ve üreme fizyolojisi bozuklukları olarak tarif edilmiştir. Memelilerde kalsiyum (Ca+2), uterin kas kasılması ve embriyo implantasyonunu kontrol etmede çok önemli bir rol oynamaktadır. Fakat uterin kalsiyum düzenlenmesi tam olarak bilinmemektedir. Bu çalışmada endometriozisli ve açıklanamayan infertil hastaların mid-sekretuar endometriyumunda kalsiyum metabolizmasında fonksiyon gören proteinlerin ekspresyonunun incelenmesi amaçlandı. Bu proteinler; Transient Reseptör Potansiyel Katyon Kanal Subailesi V üyesi (TRPV6) olan kanal proteini ve hücre içi kalsiyumun transportunda rol alan Plazma membran Ca+2 ATPaz 1 (PMCA1)’dir. Endometriyum dokuları, endometriosis (n=12) and açıklanamayan infertilite grubu (n=13) ve kontrol (n=13) grubu olmak üzere üç gruba ayrıldı. Bu çalışmada immunohistokimya, kalsiyum ölçümü ve Real-Time Polimeraz Zincir Reaksiyonu (RT-PCR) değerlendirilecek.
01.07.2015 – 01.04.2016 BANU COŞKUN YILMAZ, TUBA ÖZCAN METİN, MEHMET EMİN ERDAL

Alzheimer Hastası Bireylerde Bazı MikroRNA’ların Ekspresyonlarının Araştırılması
Histopatolojik olarak senilamioid plaklar (SP), nörofibriler yumak (NFY) oluşumu, sinaps-nöron kaybı ve beyinde belirgin bir atrofi mevcudiyeti ile karakterize edilen,65 yaş üzerindeki popülasyonda %3-11 prevalansı olan, yaşlılarda demansın nedeni Alzheimer hastalığı (AH) önemli nörodejeneratif bir hastalıktır. Hastalığın patogenezinden elde edilen kanıtlar, beta amiloid (Aβ) olarak isimlendirilen bir peptidin beyinde birikmesinin, zaman içerisinde AH ile sonlanan bir dizi olaylar zincirini başlattığına işaret etmektedir. Son yıllarda yapılan çok sayıda çalışma transkripsiyon sonrası mRNA anlatımını düzenleyen mikroRNA moleküllerinin nörodejeneratif hastalıkların patogenezine katıldığını ve nörodejeneratif hastalık genleriyle ilişkileri olduğunu düşündürmektedir. Giderek artan sayıda çalışma AH patogenezine katılan proteinlerin ve yolların düzenlenmesine katılan çeşitli miRNA’ların varlığını ve miRNA anlatım değişikliklerini ortaya koymaktadır. Gerçekleştireceğimiz bu proje ile ileri evre AH’li hastaların, hastalıkla ilişkili genlerinin anlatımını düzenleyen hsa-miR-132-3p, hsa-miR-186-5p, hsa-miR-195-5p, hsa-miR-219 miRNA moleküllerinin ifade edilme düzeyleri araştırılacaktır. Çalışma sonucu, bu moleküllerin hastalık patogenezindeki ilişkileri ortaya konulup, AH için potensiyel biyobelirteçler olabilme olasılığı açığa çıkartılacaktır.
01.07.2015 – 01.04.2016 MEHMET EMİN ERDAL, MEHMET TUĞHAN KIZILTUĞ, AYNUR ÖZGE

Sigara Bağımlısı Bireylerde ERBB4 ve NRG3 Gen Polimorfizmlerinin Araştırılması
19.11.2014 – 19.11.2015 MEHMET EMİN ERDAL, HALE GÜLER KARA

Alzheimer hastalarının beyin ve iskelet kas hücrelerinde huperzine a nın amiloid beta toksisitesi üzerine etkileri
13.03.2013 – 13.03.2015 BELGİN BÜYÜKAKILLI, ÇAĞATAY HAN TÜRKSEVEN, MEHMET EMİN ERDAL

Sigara Bağımlısı Bireylerde Dopamin Beta Hidroksilaz geni ve 444 G A Polimorfizmlerinin Araştırılması
15.09.2014 – 15.12.2014 MEHMET EMİN ERDAL, HALE GÜLER KARA

Down Sendromu Öyküsü Olan Annelerde Folat Homosistein Metabolizmasında Görevli Gen Polimorfizmlerinin Araştırılması
MERSİN ÜNİVERSİTESİ 22.01.2009 – 20.01.2011
